Ünlü Filozofların İlginç Yaşam Alışkanlıkları

Filozofların Gizemli Yaşamlarına Bir Bakış

Filozofların düşünceleri hepimize ilham verir, değil mi? Ancak, onları düşündüğümüzden çok daha farklı kılan şeyler de var. Mesela, bazı ünlü filozofların yaşam tarzları ve alışkanlıkları oldukça şaşırtıcı. Biliyor musun, Mozart gibi müzik dahileri notalarını tuvalette yazarken, bazı filozoflar da düşünce dünyalarındaki derinliği evlerinin en tuhaf köşelerinde yakalamışlar. Ben de yıllar boyunca okuduğum kitaplarda sık sık bu ilginç alışkanlıklarla karşılaştım. Ve gerçekten, bazı alışkanlıklar sizi şaşırtacak; hatta kendinizde de benzer bir tuhaflık fark edebilirsiniz!

Immanuel Kant’ın İnanılmaz Rutini

Immanuel Kant, her gün aynı saatte uyanıp, aynı yoldan yürüyüp, aynı saatte yemek yerdi. Bu düzen ona derin düşüncelere dalma imkânı tanıyordu. Düşünsene, her günün aynı! Bir keresinde, bir arkadaşım düzenli yaşamın nasıl faydaları olabileceğini anlatıyordu ve Kant örneğini verdi. “Makine gibi yaşamak” deyimi, Kant için biçilmiş kaftan. Sen de böyle bir rutinle yaşamak ister miydin? Şahsen ben birkaç gün sonra çok sıkılırdım ama bu Kant gibi derin düşünceler üretmenin bir yolu olabilir.

Sokrates’in Yalın Ayak Gezintileri

Sokrates’in alışkanlıklarından biri de yalın ayak dolaşmaktı. Antik Atina sokaklarında, ayakkabısız adımlarıyla düşüncelere dalardı. İşte bu yüzden, bazılarımızın da ayakkabı tercih etmediği, özellikle doğada yürüyüş yaparken, o sadeliği hissetmek istediği oluyor. Bir gün üniversitedeyken, arkadaşlarla bu konuyu tartışmıştık. “Vallahi, Sokrates gibi kafa açıcı sohbetler istiyorsak, önce ayakkabıları çıkarmamız lazım!” demişti biri. Belki de o yalın ayak yürüyüşlerde kendimizi daha yakın hissediyorduk, kim bilir?

Nietzsche ve Uyku Düzeni

Friedrich Nietzsche’nin uyku düzeni oldukça ilginçtir. Geceleri çok az uyur, sabahan karşı uyanır, sonra tekrar uyurdu. “Gece ne kadar yaratıcıdır” diyerek sanki gecenin karanlığında onu aydınlatan şeyler bulurdu. Ben de kendimden biliyorum, bazı geceler uyuyamazken, aklıma harika blog fikirleri gelir. Bir okuyucum bana, “Uyuyamadığım gecelerde Nietzsche’yi anıyorum” demişti. Sen de gece kuşu musun yoksa? Belki de bu tür bir uyku düzeni seni daha üretken kılabilir.

Pythagoras ve Fasulye Fobisi

Pythagoras, ilginçtir ki fasulyeden ölesiye korkarmış. Matematik ve mistisizm arasında kurduğu bağ kadar, fasulye fobisi de dikkat çeker. Antik Yunan’da yumurtanın yanında fasulye de mi problemliymiş dersin? Bizim mutfağımızda fasulye bu kadar çok kullanılırken, Pythagoras’ın böyle bir korkusu olması gerçekten garip geliyor. Geçenlerde bir arkadaşımın da zeytin çekirdeğinden korktuğunu öğrendiğimde, “Neler varmış!” demiştim, belki sen de bu tür bir gıda fobisi hakkında bir şeyler duymuşsundur.

Descartes ve Yatak Seansları

René Descartes, yatakta saatlerce kalıp düşünmeyi alışkanlık haline getirmiş bir filozof. Sabah saatlerinde yatakta geçirilen uzun saatler ona derin düşünceler sağlıyordu. Özellikle soğuk bir kış sabahında yataktan çıkmak istemiyorsanız, Descartes’ı hatırlayabilirsiniz. Kışları ben de sıcacık yatağımdan çıkmak istemem. Yatak, belki de en iyi fikirlerimizin doğduğu yer olabilir. Sen de yatakta ilham bulanlardan mısın?

David Hume’un Yemek Tutkusu

David Hume’un tatlıya olan düşkünlüğü meşhurdu. Arkadaşları onun bu tutkusunu pek hoş bulmazdı ama o, tatlı yemekten vazgeçmezdi. Hani derler ya, damak tadı, mutfak kültürümüzün ayrılmaz bir parçası. Tatlısız bir hayat düşünemeyen Hume bir yana, günümüzde de tatlı krizlerine giren o kadar çok kişi var ki. Geçenlerde bir dostumla bu konuyu konuşurken, tatlıya düşkün olan başka filozoflar var mı diye araştırmaya başladık. Senin de tatlıyla aranın nasıl olduğunu merak ediyorum.

Filozofların bu alışkanlıkları bana hep ilham verirken, aynı zamanda düşündürücü de geliyor. Onların sıra dışı alışkanlıklarını bilmek, insanı bazen kendi alışkanlıklarına daha fazla sorgulatan bir durum hâline getiriyor. Belki de kendimize küçük meydan okumalar yapma zamanı gelmiştir. Hadi bakalım, hangi alışkanlığımızı sorgulamaya başlayalım! Yorumlarda buluşalım, ne dersiniz?