Ünlü Diktatörlerin Bilinmeyen Kişisel Yönleri

Hitler’in Sanatsal Yönü

Hitler deyince akla ilk gelen şey elbette ki İkinci Dünya Savaşı. Ancak çok az kişi onun aslında bir sanatçı ruhuna sahip olduğunu bilir. Gençlik yıllarında Viyana’da ressam olmaya çalıştığı, hatta birkaç kez sanat akademisine başvurduğu bilinir. Resimleriyle ilgili birçok tartışma var; kimisi beğenir kimisi yetersiz bulur ama bir gerçek var ki resim tutkusu, bütün o karanlık kararların ardında bir yere sahipti.

Geçtiğimiz yıl Viyana’da bir galeriyi gezerken, bir köşede asılı duran neredeyse unutulmuş bir Hitler tablosu gördüm. O anda şunu düşündüm: Tarih başka türlü yazılabilir miydi? Bir sanatçı olarak kabul görseydi dünya nasıl bir yer olurdu…

Stalin’in Gözden Kaçan Şairliği

Stalin, demir yumruğuyla bilinir ama onun da bir kalemi vardı. Gençlik yıllarında şiir yazdığı söylenir. Gürcüce yazdığı bu şiirler, ilk bakışta pastel bir dünyanın kapısını aralar gibi görünüyordu. Şiirlerinde vatan sevgisi, yurt özlemi gibi temalar yer alıyordu. Sonradan o kadar karanlık yönleriyle tanıdığımız biri için oldukça şaşırtıcı bir yan değil mi?

Sen de hiç beklemediğin bir insandan böyle bir hassasiyet gördün mü? Dürüst olmak gerekirse, ben bu yönünü ilk duyduğumda gerçekten şaşırmıştım.

Mussolini ve Müzik Tutkusu

Bazı akşamlar, yoğun tempodan uzak kalmak için müziğin sesini açar, koltuğa yayılır, kendimle baş başa kalırım. Mussolini’nin de benzer bir alışkanlığı olduğunu duymak beni şaşırtmıştı. Özellikle keman çalmaya olan ilgisi bilinir. Birçok kişi için şaşırtıcı olabilir ama otoriter bir liderin böyle bir tutkusu olması belki duygusal bir çatışmadan mıydı…

Doğrudan diktatör deyince akla pek gelmeyen bir yön elbette. Ama müzik insanın kendine dönme hâli değil de nedir?

Kim Jong-il ve Sinema Sevdası

Sinema deyince aklınıza ne gelir? Karanlık bir sinema salonu, patlamış mısırın kokusu… Kim Jong-il, bu romantik görüntüyü abartıp neredeyse bir film endüstrisi kuracak kadar ileri götürmüştü. Öyle ki, kaçırdığı bir Güney Koreli yönetmenle ülkesinde filmler çektirdiği bilinir. Şaşırtıcı olan ise bu filmlerle dünya çapında bir iz bırakmaya çalışmasıydı.

Geçenlerde bir arkadaşımın tavsiyesiyle bu filmlerden birini izledim. Sinematografi belki harika değildi ama hikaye anlatımı oldukça ilginçti. Sen de hiç böyle tuhaf bir şey deneyimledin mi?

Mao Zedong’un Kaligrafi Tutkusu

Mao’nun kaligrafiye olan ilgisi oldukça bilinmeyen bir detaydır. Çin’deyken bir öğretmenim bu konuda bir hikaye anlatmıştı. Mao, boş vakitlerinde yazı yazmak için kaligrafi yaparmış. Hayatın karmaşıklığını sade çizgilerle anlatabilmek… Bu da bir yetenek değil mi?

Bir ara ben de kaligrafiye merak saldım ama ne yazık ki pek ilerleyemedim. Ancak her seferinde karmaşık düşünceleri basit formlara dökebilmenin büyüsüne kapılıyorum.

Gaddafi ve Futbol Aşkı

Futbolun evrensel bir dil olduğunu kim inkâr edebilir? Gaddafi’nin de bir futbol fanatiği olduğunu az kişi bilir sanırım. Libya’da futbolu geliştirmek için ciddi yatırımlar yaptığı ve hatta İtalya’nın Juventus kulübüyle bağlantıları olduğu konuşuluyor.

Futbolun bu kadar politik olduğu başka bir yer duydunuz mu? Arkadaşlarımla maç izlerken genellikle şu konuda hemfikirizdir: Futbol sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir tutku.

Pinochet ve Kürek Seviyesi

Son olarak, Pinochet’nin kürek sporuna olan ilgisi beni hep şaşırtmıştır. Şili’ye özgü bu spor dalına derin bir bağlılığı varmış. Gençliğinde suyun üzerinde saatlerce kürek çekermiş. Bir nevi kaçış belki de. Bazen hayatın yükü suya bırakılır ya, öyle işte.

Kürek sporu demişken, geçtiğimiz yaz Bosphorus Race’e katılmıştım. O eforun içinde düşüncelerimin temizlendiğini hissetmiştim. Fiziksel yorgunluk, bazen zihinsel bir dinleniştir.