Geçenlerde bir arkadaşla kahve içerken, konu nereden açıldıysa Tarantino filmlerine geldi. Hani bazen kendimizi bir filmde öylesine kaybederiz ki, zaman ve mekan sanki bambaşka bir boyuta taşınır. İşte Tarantino’nun yaptığı şey bu! Kendisinin filmlerini izlerken, sinema salonunda oturduğunu unutur, bir anda kendini o kaotik ve heyecan verici evrende bulursun. Benim için de işler aynen böyle.
Sinematografi ve Diyalogların Gücü
Bir gün televizyonda zap yaparken, “Pulp Fiction”u yeniden yayınlıyorlardı. İzlemeyenler için söylüyorum, bu film, izleyiciye adeta sinema dili dersi veriyor. O alışılagelmişin dışında keskin diyaloglar, mizahı ve karanlığı bir arada harmanlama becerisi, insana “Vay be, işte sanat!” dedirtiyor. Tarantino’nun karakterleri konuşturması, onlara sıradan ama vurucu cümleler yazması beni hep büyülemiştir. Sen de izlediğinde, sıradan bir fast food tartışmasının nasıl gerilimli bir hâl alabildiğine şaşırabilirsin.
Şimdi sen diyebilirsin ki, “Tarantino’nun özgün tarzını nasıl tanımlarız?” Bence burada kendimize sormamız gereken soru, onun klişelerden nasıl uzak durduğudur. Bu adamın filmlerinde her repliğin bir önemi var, her bakışın, her küçücük detayın… İşte bu yüzden Tarantino, sinema tarihinde apayrı bir yere sahip.
Müzik Kullanımı Üzerine
Tarantino filmlerinde müziğin gücünü de unutmamak gerek. O bir sahneye müzik yerleştirirken, sanki LEGO parçalarını bir araya getirir gibi çalışıyor. “Kill Bill”deki “Battle Without Honor or Humanity” parçasını hatırlıyor musun? Bu tür seçimler, izleyiciye hikayenin enerjisini öyle bir geçiriyor ki, sahne ve müzik adeta bir bütün oluyor. Bir düşün; uzun zamandır bir filmi izlerken çalan müziği Shazam’ladın mı? Tarantino’nun filmleri bu konuda mükemmel bir örnek. Ben de birçok kez filmlerinden sonra Spotify’da saatlerce soundtrack dinlemişimdir.
Alışılagelmişin Dışında Karakterler
Ve Tarantino dünyasında karakterler… Ah, o karakterler! Tarantino, karakter yaratımlarında klişeleri öyle bir kırıyor ki, izleyici olarak ne zaman güleceğimizi, ne zaman korkmamız gerektiğini kestiremiyoruz. Bir gün ofiste molada, patronumla “Inglourious Basterds”taki Hans Landa’yı konuşuyorduk; Christoph Waltz’un canlandırdığı bu karakterin psikopatlığı kadar karizmatik oluşu bizde ayrı bir etkilenme yaratmıştı. Dürüst olmak gerekirse, ben de ilk izlediğimde böylesine sevimsiz bir karakteri nasıl unutamayacağımı düşünmüştüm.
Bu özgün karakterler, Tarantino’nun anlatımının vazgeçilmez bir parçası. Kendisi sıradışı ve kompleks karakterlerle dolu bir dünya kuruyor ve bize her biri üzerinden farklı bir hikaye anlatıyor. Filmlerini farklı kılan tam da bu aslında, çünkü sıradan olanı değil, alışılmışın dışındaki insanları gösteriyor bize.
Şiddetin Sanatla Buluşması
Her ne kadar birçok kişi Tarantino’nun filmlerindeki şiddet öğelerinden rahatsızlık duysa da, şiddetin estetik bir dille nasıl anlatılabileceğini onun sayesinde öğrendik desek yeridir. “Django Unchained” filmi bir ara aile buluşmasında konuşuluyordu. Ailemde herkes bu filmin o kanlı ama estetik yapısını nasıl anlatması gerektiği konusunda farklı fikirlere sahipti. Ama itiraf etmeliyim ki, Tarantino’nun şiddeti bile hassas bir şekilde sunması beni şaşırtmıştı. O sahneler, alışılmışın dışındaki kamera açıları ve müzikle birleşince tam anlamıyla bir başyapıt haline geliyor.
Peki ya sen de ilk izlediğinde aynı şaşkınlığı yaşamadın mı? Onun filmlerinde şiddet sadece bir olay akışı değil, aynı zamanda karakter derinliği ve hikaye anlatımının da bir parçası. Eğer bir Tarantino filmi izlemiyorsan bile, bu tarz bir anlatımın nasıldığını keşfetmek için bir şans vermelisin bence.
Pop Kültür ve Referanslar
Bazı akşamlar, arkadaşlarla toplandığımızda filmler üzerine uzun uzun konuşuruz. Tarantino’nun pop kültüre yaptığı göndermeler de bu sohbetlerin en ateşli konularından biridir. Bu adam adeta bir kültür arkeoloğu! 70’lerden, 80’lerden esinlenmelerle dolu filmografisi sayısız referansla dolup taşıyor. Üstelik bunları o kadar doğal bir şekilde harmanlıyor ki, izlerken “Bu dediği o filmden alıntı mıydı?” diye düşünüyorsun. İzleyiciye bu tür sürprizler sunmak, onu film boyunca zinde tutmak gerçekten ustalık ister.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Tarantino filmi izledikten sonra kendimi ansiklopedi karıştırır gibi hissettiğim anlar oldu. “Demek bu ayrıntı buradan geliyormuş” dedirten bir sürü an! Sen de bu referansları keşfettikten sonra filme olan saygının katlanarak artacağına emin olabilirsin.
Unutulmaz Film Replikleri
Son olarak, Tarantino’nun filmleri denildiğinde aklımıza gelen ilk şeylerden biri de o unutulmaz replikleri! Bir keresinde arkadaşlarla sinema sonrası kafede otururken, “Pulp Fiction”daki meşhur Ezekiel 25:17 konuşmasını ezbere okumaya çalışıyorduk. O kadar etkilendik ki, herkes bir süre konuşmadan sadece dinlemişti. Tarantino, diyalog sanatını zirveye çıkarmış bir yazar olarak, izleyici ile karakter arasında güçlü bir bağ kurmayı başarıyor.
Gerçekten de öyle değil mi? İzledikçe sana “Bu replik üzerinde düşünmeliyim” dedirten, düşündükçe yüzünü güldüren ya da bazen üzen anlar. İşte bu yüzden, Tarantino’nun tarzı sadece yönetmenliği ile değil, aynı zamanda yazarlığı ile de kendine hayran bırakıyor. Bu akşam belki de bir Tarantino filmi açıp o ünlü replikleri tekrar hatırlamaya ne dersin?
Yorum Bırakın