Kendini Sabote Eden 3 Alışkanlık
Sürekli Erteleme Tuzağı
Ertelemek… Hepimizin ara sıra kaybolduğu bir orman. Orada olmak istemiyoruz ama yine de sıkça yolumuz düşüyor. Bir düşün, kaç kez “Yarın yaparım” dedin ve o yarın hiçbir zaman gelmedi? İşte burada o meşhur erteleme alışkanlığı devreye giriyor.
Günümüz dünyasında o kadar çok uyaran var ki, dikkatimizi toplamakta zorlanıyoruz. Bir bildirim sesi, bir anda bambaşka yerlere götürebiliyor bizi. Ben de eskiden büyük bir erteciydim. Ödevleri son geceye bırakır, önemli mailleri yanıtlamayı sürekli ertelerdim. Sonra fark ettim ki, ertelemek aslında bir çeşit korku. Başarısızlık korkusu, mükemmel olamama endişesi…
Bu döngüyü kırmak ise azim gerektiriyor. Ama merak etme, küçük adımlarla başlayabilirsin. Belki de “İlk beş dakikasını yapayım” diyerek başlamalıyız. Genellikle en zor olan o ilk adımı atmak. Bir dene, göreceksin ki o ilk beş dakika seni başka bir beş dakikaya götürecek.
Kendimizi Diğerleriyle Kıyaslamak
“Başkasının tavuğu kaz gibi görünür” derler. Bu söz ne kadar doğru, değil mi? Sosyal medya, hayatımızı başkalarının hayatlarıyla kıyaslamak için mükemmel bir zemin hazırlıyor. Herkesin en mutlu, en başarılı anlarını gösterdiği bir platformda, kendimizi onların gölgesinde hissetmek çok kolay.
Ben de bu tuzağa çok defa düştüm. Bir arkadaşımın terfi haberini duyduğumda, kendi yolculuğumu sorgulamadan edemedim. Ancak unutulmamalı ki, herkesin hikayesi farklı. Sosyal medya, hayallerimizin sahnesi değil, başkalarının hali hazırda yazdığı hikayelerin fragmanlarından başka bir şey sunmuyor.
Kıyaslamayı bırakıp, kendi potansiyelimize odaklanmalıyız. Belki de iç sesimizi kısmanın ve kendi başarılarımızı kutlamanın vakti gelmiştir. Başkasının hayatına bakmayı bıraktığında, kendi hayatını daha iyi göreceksin.
Kusursuzluk Beklentisi
Mükemmeliyetçilik, insanı hem motive eden hem de felç eden bir özellik. Bazen yaptığımız her işte kusursuz olmayı o kadar isteriz ki, bu istek bizi eylemsiz bırakabilir. “Ya mükemmel olursa?” derken harekete geçmeyiz ve bu durum ne yazık ki çoğu işin başlamadan bitmesine sebep olur.
Hayatımda bir dönem her şeyin dört dörtlük olmasını beklemekten, hiçbir şey yapamıyordum. Ancak şunu fark ettim ki, iyi olan, kusursuz olandan daha etkilidir. Evet, doğru duydun. Bir işi yapmanın yüzlerce yolunu aramak yerine, en basit yoldan başlayıp ilerlemek çok daha etkili.
İlerleme kaydetmek için mükemmel olmayı beklemekten vazgeçmeliyiz. Kusurların da hayatın bir parçası. Unutma, mükemmellik peşinde koşarken asıl olanı kaçırmamalısın.
Geçmişe Takılı Kalmak
Bazen yaşadığımız bir olay, geçmişte bıraktığımız bir hata önümüze büyük bir engel gibi dikilebilir. Sürekli geçmişte yapılan hataları düşünmek, bugünü yaşamamızı adeta imkansız hale getirir. Geçmişin gölgesinde yaşamak, gelecek hayallerimizi karartabilir.
Kendi hayatımdan bir örnek vereyim. Üniversite yıllarımda aldığım bazı kötü notlar, yıllar boyu üzerimde bir yük oldu. Ancak zamanla anladım ki, geçmişte olan olmuş, ben bugünü şekillendirme gücüne sahibim. Geçmiş hatalardan ders alıp, onları bir basamak olarak görmek gerekiyor.
Hayat bir yolculuk ve bu yolculukta geçmişe fazla takılırsak, ilerlememiz zorlaşır. Belki de affetmeye önce kendimizden başlamalıyız, ne dersin?
Hayır Diyememek
Hayır diyememek, özellikle biz Türk toplumunda çok yaygın bir durum. Birçoğumuz, kırmaktan çekinerek, istemediğimiz şeylere evet deriz. Ancak bu durum, bir süre sonra kendi isteklerimizi göz ardı etmemize neden olabilir.
Bir dönem, arkadaşlarımın ısrarlarına hayır diyemedim ve birçok istediğimden vazgeçtim. Ancak fark ettim ki, başkalarını mutlu etmek için kendimden ödün vermek beni daha mutsuz yapıyor. Sonraları, hayır demenin kötü bir şey olmadığını keşfettim.
Hayır diyebilmek, kendine saygı göstergesidir. Kendini tanıdıkça ve isteklerini önceliklendirdikçe, hayır demek daha kolay olacak.
Negatif Düşünce Alışkanlığı
Negatif düşünceler, bir bozuk plak gibi zihnimizde döner durur. Ya başıma kötü bir şey gelirse? Ya başarısız olursam? Bu tür düşünceler hem bizi tüketir hem de gerçek potansiyelimize ulaşmamızı engeller.
Zamanında, işler yolunda gitmediğinde her şeyin kötüye gideceğine hemen inanırdım. Ama sonra durup düşündüğümde, her şeyin aslında düşüncelerimden ibaret olduğunu gördüm. Bilinçli olarak pozitif düşünmeyi öğrenmek, hayatın başka bir yüzünü gösterdi bana.
Negatif düşünmenin seni nasıl sınırladığını fark ettiğin an, o düşünceleri dönüştürme yolunda ilk adımı atacaksın. Bu da özgürlüğün kapısını aralayacak.
Korkuların Esiri Olmak
Korkular, bizi bazen o kadar esir alır ki, adım atarmış gibi yapar ama aslında hiç hareket etmezsin. Başarısızlık korkusu, sevilmeme korkusu, maddi kayıplar korkusu… Hangimiz yaşamıyoruz ki bunları?
Korkularla yüzleşmek büyük cesaret istiyor. Eskiden, olası bir başarısızlıkta insanların ne diyeceğinden çok korkardım. Ancak, bu korkuların beni hapsetmesine izin vermemem gerektiğini anladım. Korkularla yüzleşmek cesaret gerektirir, ama o eşiği geçtiğinde, önünde açılan yol seni çok daha ileriye taşıyacaktır.
Haydi, korkularını bir kenara bırak ve denemekten korkma! Çünkü denemeden bilemezsin, değil mi?
Bu blog yazısını okuduktan sonra kendimi tam olarak tanıdım. Sürekli ertelemek, negatif düşünmek ve kendime karşı dürüst olmamak gibi alışkanlıkların beni nasıl sabote ettiğini fark ettim. Özellikle ertelemek konusunda kendimi sık sık buluyorum ve bu beni gerçekten engelliyor. “Yarın yaparım” demek yerine hemen şimdi harekete geçmeliyim. Negatif düşünce kalıplarımı da değiştirmem gerektiğini anladım. Kendime karşı daha dürüst olmalı ve içimdeki korkularla yüzleşmeliyim. Bu alışkanlıkları değiştirmek zor olabilir ama yapılabilir. Kendime karşı daha şefkatli olmalı ve adım adım ilerlemeliyim. Kendini sabote eden alışkanlıklarla baş etmek, gerçekten kişisel gelişim yolculuğunun önemli bir parçası. Bu yazı beni bu konuda cesaretlendirdi ve değişim için adımlar atmaya karar verdim. Umarım benim gibi diğer okuyucular da bu yazıdan ilham alır.