Jeoloji Olaylarının Doğal Afetlere Dönüşümü
Yer Kabuğunun Altındaki Dinamik Dünya
Çok uzun yıllar önceydi, henüz üniversitede öğrenciyken, yer bilimleri dersinde ilk kez öğrendim yer kabuğunun ne denli dinamik olduğunu. Hoca tahtada dünyanın katmanlarını çizerken, hepimizin ufku açılmıştı. Arkadaşlarla düşündükçe “Bu tabakalar sürekli hareket ediyormuş ya, inanılmaz değil mi?” diye konuşurduk. Sen de böyle bir şey yaşadın mı hiç? Gözümüzle göremediğimiz ama sürekli hareket halinde olan bu dev güçler, bir bakıma yaşamın ve yıkımın temeli.
Bu yer altı hareketleri bazen depremler, volkanik patlamalar ya da tsunamiler olarak yüzeye çıkıyor. Bilim insanlarına göre, her yıl dünya genelinde yaklaşık 500.000 deprem oluyor. Bu rakam başlangıçta ürkütücü gelebilir ama unutma, bunların çoğu o kadar küçük ki biz hissetmiyoruz bile.
Depremler: Bir Anda Gelişen Yıkım
Geçen yıl yaşadığımız deprem hala aklımdan çıkmıyor. O sabah uyanır uyanmaz haberlere baktım ve ülkenin farklı yerlerinden gelen haberler karşısında dehşete düştüm. Depremler, en beklenmedik anda gelir ve sarsıntıların şiddetiyle korkutur. Hatırlar mısın, küçükken annem “hazıra dağ dayanmaz” derdi. Depremler de hazırlıklı olmamız gereken afetlerden biri.
Evinin güvenli olduğunu düşündüğün anda, altındaki yer kabuğunun hareketlendiğini hissetmek… İşte bu yüzden, Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan bir ülkede yaşıyorsan, depreme dayanıklı binalarda oturmak çok önemli. Son veriler gösteriyor ki, Türkiye’de depreme hazırlık çalışmaları sürekli güncelleniyor ve bu alanda ciddi yatırımlar yapılıyor. Unutma, tedbir bizden, takdir Allah’tan.
Volkanlar: Doğanın Ateşli Yüzü
Volkanlar, çocukken hep ilgi çekici gelirdi bana. Kaç kere belgesellerin başına oturup, o lavların nasıl aktığını izledim sayamam. Dürüst olmak gerekirse, canlı canlı bir volkan görmek isterdim, tabii sağ salim geri döneceğimden emin olabilirsem! Volkanik patlamalar, doğanın kızgın anları diyelim. Hani her güzelin bir kusuru vardır derler ya, bu da dünyanın o güzel enerjisinin patlamalı hali.
Dünyada yaklaşık 1500 aktif volkan bulunduğu biliniyor. Sonuçta her biri birer baca gibi çalışıyor ve zamanı geldiğinde buharını dışarı salıyor. Volkanlardan çıkan küller tarımı, havayı ve yaşam şartlarımızı etkiliyor. Indonesia’nın Merapi Yanardağı örneğin, en aktif olanlardan biri ve sürekli izleniyor. Bu durumlar bize bir kez daha gösteriyor ki, doğa ana bizlere karşı sabrını zorlamamamız gerektiğini her seferinde hatırlatıyor.
Tsunamiler: Denizlerin Yıkıcı Gücü
Geçenlerde Netflix’te bir tsunami belgeseli izledim. İzlerken ufukta yaklaşan dev dalgaların görüntüsü beni gerçekten ürküttü. Tsunamiler, depremlerin deniz tabanında yarattığı değişimlerle ortaya çıkabiliyor. Ve işin kötü yanı, çoğu zaman sahillerde yaşayanları hazırlıksız yakalıyor. Allah muhafaza!
Tsunamiler, her ne kadar nadir yaşansa da, etkileri inanılmaz derecede yıkıcı. Asya’da 2004 yılında yaşanan ve yaklaşık 230.000 insanın hayatını kaybetmesine neden olan tsunami felaketi, hala hafızalarda taze. Bölgemizdeki Ege ve Akdeniz de böyle tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyor. Hazırlıklı olmak, bu tür afetlerde en büyük kozumuz.
Heyelanlar ve Toprak Kaymaları
Geçen yıl Karadeniz’e bir gezi yapmıştım, orada öğrendim heyelanların doğanın başka bir hışım hali olduğunu. Yeşilin bin bir tonu arasında gezerken, o toprak kaymasının izlerini görmek gerçekten etkileyiciydi. Yaşadığın bölge dağlık ve yağmurluysa hele, bu tür olaylarla karşılaşmak pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
Türkiye gibi yer şekillerinin çeşitli olduğu ülkelerde, heyelanlar oldukça sık görülüyor. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nin yağışlı iklimi, bu durumu körüklüyor. Ne zaman yağmurlar şiddetlense, televizyonlar heyelan haberleriyle doluyor. Bu gibi doğal afetlerin en ürpertici yanı ise, bir anda her şeyi yutabilme kapasitesine sahip olmaları.
İnsan Faktörünün Etkisi
Kendi kendime hep sorarım, “Biz insanlar bu kadar müdahale etmesek doğa bu kadar kızar mıydı acaba?” Hızlı kentleşme, ormanların yok edilmesi ve tabii ki iklim değişikliği… İnsanlar olarak maalesef doğanın dengesiyle oynuyoruz. Bunun sonucunda da doğal olayların sıklığı ve şiddeti artıyor gibi.
Yaşadığımız dünyayı gelecek nesillere aktarmak istiyorsak, doğa dostu bir yaşam tarzını benimsememiz gerekiyor. Doğanın dengesini bozmadan yaşamak mümkün ve aslında çok da zor değil. Küçük bir adımla başlayarak, çevre bilinci oluşturabiliriz. Bu konuda hem bilinçlenmek, hem de çevremizi bilinçlendirmek için çaba göstermeliyiz.
Hazırlık ve Bilinçlenme: Hayatta Kalmanın Anahtarı
Deprem çantası hazırlamak dedikleri o küçük ama önemli işi sen de sürekli erteliyor musun? Yapma! Hazırlıklı olmak hayat kurtarır. Çantanın içinde neler olması gerektiği konusunda az çok hepimiz bilgi sahibiyizdir ama uygulamada biraz tembel davranıyoruz sanki.
Özellikle Türkiye gibi doğal afetlere açık bir ülkede yaşıyorsak, bilinçlenme toplantılarına katılmak, afet eğitimlerine önem vermek şart. Ayrıca devletin ve sivil toplum kuruluşlarının sunduğu eğitim programlarından faydalanmak aslında hem kendine hem de sevdiklerine yapabileceğin en büyük iyilik. “Arif olan anlar” derler ya, umarım biz de ariflerden oluruz…
Yorum Bırakın