Fransa, tarihin ve modernliğin birbirine karıştığı eşsiz bir ülke. Her köşesinde farklı bir hikâye saklı. Bu yazıda, bu büyülü ülkenin en ikonik 12 yerini keşfedeceksiniz.
Eyfel Kulesi
Paris’in kalbi olan Eyfel Kulesi, başkentteki ziyaretçilerin ilk duraklarından biri. İlk gördüğümde, lise yıllarında izlediğim filmlerden çıkıp gelen bir rüya gibiydi. Mesela, hava karardığında kulenin ışıklandırmasına şahit olmak, gerçekten başka bir dünyaya adım atmak gibi. Sen de böyle bir anda kalp çarpıntısı yaşamaz mısın?
Versailles Sarayı
Versailles Sarayı’nın bahçelerinde yürümek, zaman makinesiyle geçmişe gitmek gibi. Tarih derslerindeki sıkıcı kralların ve kraliçelerin yaşadığı o odalarda, ben de dolaşmış gibi hissettim. Bahçelerde gezerken kendini kaybedebilirsin, dikkat et! Özellikle yaz aylarında düzenlenen su ve ışık gösterileri, kesinlikle görülmeye değer.
Louvre Müzesi
Dünyanın en büyük sanat müzesi olan Louvre’da bir gününüzü rahatlıkla geçirebilirsiniz. İlk kez Mona Lisa’yı görmek, tanıdığın bir ünlüyle karşılaşmak gibi şaşırtıcıydı. Müzede gezerken sık sık haritada kaybolduğum doğrudur, ama bu da işin eğlencesi. Her köşede başka bir sanat eseri keşfetmek büyüleyici.
Normandiya Kıyıları
Normandiya, tarih kokan plajları ve nefes kesici manzaralarıyla ünlü. İkinci Dünya Savaşı’nın izlerini taşıyan kumsalları görmeden dönmemek lazım. Buralarda yürürken, yaşananların ağırlığını hissetmemek elde değil. Aynı zamanda Normandiya peynirleri ve elma şaraplarıyla da oldukça meşhur. Seyahatinize lezzet katmak için harika bir fırsat!
Provence Lavanta Tarlaları
Provence’taki lavanta tarlalarını dolaşırken, sanki başka bir boyuta geçmiş gibi hissettim. Mis kokular arasında, tam bir rahatlama tohumu ekiliyormuş ruhuma. Mor denizinde kaybolmak, zihni yenileyen bir etki yaratıyor. Eğer yaz sonunda gidersen, tarlaların en güzel halini görebilirsin.
Nice Sahilleri
Fransa’nın güneyinde yer alan Nice, kumlu plajları ve Akdeniz’in serin suları ile tam bir tatil cenneti. Bir keresinde arkadaşlarla spontan bir kararla buraya gitmiştik ve otel bulmakta epey zorlanmıştık. O yüzden, özellikle yazın gitmeyi planlıyorsanız, önceden rezervasyon yapmayı unutmayın. Akşamları sahilde oturup gün batımını izlemek tarifsiz.
Bordeaux Şarap Ülkesi
Şarap severler için Bordeaux, adeta bir cennet. Ben de bir arkadaşımın düğünü için gittiğimde, kendimi hiç beklemediğim kadar şarap tadar halde bulmuştum. Bağlarda yürürken ciğerlerinize çektiğiniz tazelik, şarapların aromasıyla birleştiğinde mest edici bir deneyim oluyor. Ancak, şarapları tadar tatmaz eve götürmeye kalkışmayın, bavula sığmaz benden söylemesi!
Mont Saint-Michel
Mont Saint-Michel, suların gelgitine göre bazen ada bazen yarımada olan büyülü bir yer. Ortaçağ mimarisiyle süslenmiş daracık sokaklarda yürüyüş yaparken, kendinizi bir peri masalında hissediyorsunuz. Sabah erken saatte gitmek, kalabalıktan uzak ve huzurlu vakit geçirmenizi sağlar. Burada kendinize bir kahve alıp manzarayı izlemek, ruhunuza iyi gelecektir.
Strasbourg ve Küçük Fransa
Almanya sınırında yer alan Strasbourg, Avrupa’nın tam kalbinde. Küçük Fransa olarak bilinen bölgedeki yarı ahşap evler, özellikle Noel zamanı ışıl ışıl oluyor. İlk gittiğimde, kendimi bir masal köyünde gibi hissetmiştim. Küçük kafeleri ve nehir kıyısında yavaş yürüyüşleri ihmal etmeyin.
Côte d’Azur
Côte d’Azur, Fransız Rivierası olarak da bilinir ve nefes kesen plajlarıyla ünlüdür. Cannes Film Festivali döneminde oldukça kalabalık olur, ama film yıldızlarıyla burun buruna gelme ihtimali de heyecan verici. Ben ilk kez gittiğimde, sokaklarda gezinirken bir film setine rastlamıştım ve bu harika anı bir hatıra olarak cebime koymuş oldum.
Loire Vadisi Şatoları
Loire Vadisi Şatoları, peri masalı atmosferiyle insanı büyüler. Bir arkadaş grubuyla bisiklet turu yapıp birkaç şatoyu keşfetme fırsatım oldu ve gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. Şato gezileri sırasında tarihin nasıl da görkemli bir şekilde canlandığını görmek, herkese ilham verebilir.
Toulouse — Pembe Şehir
Güneybatı Fransa’daki Toulouse, pembe renkli binalarıyla tanınır. Şehrin bu sıcak atmosferi beni adeta içine çekmişti. İlkbaharda gitmenizi öneririm, her yer çiçek açmışken, şehre farklı bir renk katıyor. Özellikle, Capitole Meydanı’na gidip bir kahve içmeden dönmek olmaz.
Umarım bu yazıyı okuduktan sonra kendi Fransa turunuzu planlamak için heyecan duymuşsunuzdur. Seyahat, yeni yerler keşfetmek kadar kendimizi de keşfetme yolculuğudur. Sen de Fransa’da başka görülmesi gereken yerler biliyorsan, yorumlarda paylaşmayı unutma!
Yorum Bırakın