Göçebe Yemek Kültürünün Büyüsüne Yolculuk
Günümüz Mutfağında Göçebe Ruh
Her sabah uyanıp, ne yiyeceğimizi düşünmek birçoğumuz için günlük bir rutindir. Peki hiç düşündün mü, bu sabah kahvaltı sofranda oturan farklı lezzetlerin kökeni nereye dayanıyor? Göçebe topluluklar, binlerce yıl boyunca dünyayı dolaşırken yanlarında sadece eşyalarını değil, lezzet anlayışlarını da taşımışlar. Birkaç yıl önce, Kapadokya’da bir köy pazarında süt kaymağından yapılan kete tadarken, hikayenin aslında eski göçebe kültürüne dayandığını öğrenmiştim. Dürüst olmak gerekirse, ilk başta şaşırdım. O an anlamıştım ki, bir tabağın üzerindeki her bir lezzet, zamanın ve kültürlerin ötesine geçen bir hikaye saklıyor içinde.
Göçebe Kültürünün Etkisinde Kalan Lezzetler
Göçebelerin en belirgin özelliklerinden biri, kolay taşınabilir yiyecekler geliştirmeleridir. Kurutulmuş etler, peynirler ve tahıllar bunun en güzel örneklerinden. Son yıllarda herkesin dilinde olan ve popülerleşen ‘fermente’ gıdalar aslında bu kültürün bir getirisi desem? Mesela kımız, Orta Asya’dan yayılmış ve bugün dünyanın birçok yerinde merakla tüketilen eski bir içecek. Gençken bir seyahatim sırasında Kazakistan’da kımız tattım ve açıkçası bu ekşi tat biraz şaşırttı beni. Herkes için uygun bir tat olmayabilir ama seyahatin getirisi olan bu farklı deneyimi kaçırmak istemedim.
Geçmişten Günümüze: Göçebe Yöresel Tatlar
Bir lokma tatlının veya tuzlu yemenin ardındaki hikayeyi anlayabilmek için geçmişe bakmak şart. Göçebe mutfağının bir kısmı halen Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış kasabalarda yaşıyor. Geçen yaz, Bozkır’ın bir köyünde yediğim turşu, ev sahibi teyzenin anlattığına göre büyükannesinin tarifiydi. Okurlarımızdan köylere giden var mı? Ne tatlar saklıyorlar kimbilir… Eminim sen de tadınca çocukluğuna ya da unutulmuş bir anına ışınlanırsın.
Misafirperverlik ve Paylaşma Kültürü
Türkler için misafirperverlik vazgeçilmez bir değerdir. Göçebe kültüründe de misafire sunulan yiyecekler, ev sahipliğinin en temel göstergesidir. Bu düşünceyi hep çok sevdim, paylaştıkça çoğalan ne varsa güzeldir demişler ya… Evlere gelen misafirlere sunulan keşkek ya da börek, aslında bu geleneğin izlerini taşır. Çocukken bayram ziyaretlerinde, babaannemin evinde kurulan o büyük sofralar hâlâ burnumda tütüyor. Misafir doyduğunda ev sahibi de doyar, öyle değil mi?
Göçebe Mutfaklarında Baharatların Yeri
Buram buram kokan baharatlar, göçebe mutfağının vazgeçilmezidir. Kakule, safran, tarçın ve daha niceleri… Cenubî Asya’nın baharat yollarındaki zenginliği düşün. Geçmişte baharat pazarı gezmiş olan var mı aramızda? O mis gibi karışık kokuları hatırlarsınız. Bu baharatlar sadece lezzet katmakla kalmaz, aynı zamanda yiyeceklerin koruyucusu olmuştur. Kısacası, göçebe kültürleri bir nevi doğanın sunduğu bu hazineleri, lezzet dünyasıyla birleştirmiştir.
Göçebelerden Modern Mutfağa Uzanan Tatlar
Günümüzde evlerimizin mutfağında yer bulan birçok yemek, farkında olmadan göçebe yemek kültürünün bir yansıması aslında. Modern mutfaklarda sıklıkla yapılan mantı bile bu yolculuğun bir parçasıdır. Bu tatlar evrim geçirerek sofralarımızın değişilmezleri arasına girmiştir. Mesela, tahta kaşıkla yediğim yoğurtlu mantı hep bir başka yere götürür beni. Sen de böyle bir yemek anısını paylaşmak ister misin? Bir düşün, hangi yiyecek seni geçmişe götürüyor?
Kültürel Mirasımıza Sahip Çıkmak
Geleneksel göçebe yemekleri, yalnızca lezzetlerinden değil, aynı zamanda taşıdıkları kültürel mirastan da etkileyicidir. Bilinçli bir şekilde bu mirası yaşatmak, geleceğe taşımak her birimizin görevi olmalı. Aksi takdirde, ‘balon’ gibi patlayıp uçup gidebilir bu lezzetler. Sokakta yürürken, bir simit aldığında aslında yüzlerce yıllık bir geleneği de yanına almış olursun. Bu yüzden, her lokmada geçmişimize bir adım daha yaklaşırız. Sen de bazen yemek yerken bunu düşünüyor musun?
Vay be, ne güzel bir konu bu! Göçebe yemek kültürü… Daha önce hiç böyle bir şey duymamıştım doğrusu. Sabahları uyanıp ne yiyeceğimi düşünmek benim için gerçekten de bir çile. Ama bu göçebe ruhunu anladığıma göre, belki de her gün aynı şeyleri yemek yerine farklı lezzetler denemek lazım. Belki de sabahları biraz göçebe ruhuyla kalkıp farklı bir kahvaltı yapmalıyım. Mesela sadece peynir ve zeytin değil de, biraz da keçi peyniri ya da avokado deneyebilirim. Göçebe ruhla dolu bir kahvaltının verdiği enerjiyi düşünemiyorum bile! Hadi bakalım, artık sabahları göçebe ruhumla uyanmaya karar verdim. Belki de bu sayede sıradan bir rutinden kurtulup, günümü daha renkli ve lezzetli hale getirebilirim.