- Doğunun Bilgeliği: Tao ve Zen
- Batının Akılcılığı: Rasyonel Düşüncenin Temelleri
- Mistik ve Gizemli: Doğunun Metafizik Yaklaşımı
- Bilim ve Felsefenin Evliliği: Batının Bilime Yönelimi
- Yaşam Felsefesi: Doğu ve Batının Hayat Anlayışları
- Evrensel Değerler ve Ahlak: Doğu ve Batının Etik Anlayışları
- Sınırları Aşan Felsefi Düşünceler
Felsefe Tarihinde Doğu ve Batı: Sıcak Bir Karşılaştırma
Doğunun Bilgeliği: Tao ve Zen
Doğu felsefesi deyince aklıma ilk gelen soğuk kış gecelerinde evde, çayımı yudumlayarak okuduğum Laozi’nin Tao Te Ching kitabı oluyor. Tao, kelimenin tam anlamıyla “yol” demek; ama bu yol, gündelik anlamından çok daha fazlasını barındırıyor. Zen’de ise meditasyonun ve doğrudan deneyimin önemini görüyoruz. İlk defa meditasyon yapmaya karar verdiğimde çevremdeki arkadaşlarımdan biri alaycı bir şekilde “Buda gibi oturup aydınlanacak mısın?” demişti. Dürüst olayım, biraz güldüm ama zamanla dinginlik buldum. Sen de denemelisin, belki aynı huzuru bulursun.
Batının Akılcılığı: Rasyonel Düşüncenin Temelleri
Batı dünyasına dönecek olursak, aklımda Platon’un mağara alegorisi canlanıyor. Üniversitede ilk kez bu alegoriyi duyduğumda, gözlerimde adeta bir ampul yandı. İnsanın çevresini ve kendi gerçekliğini sorgulaması fikri, hiç beklemediğim bir şekilde beni etkiledi. Aristo’nun mantık sistematiği de farklı bir kapı araladı benim için. Peki, senin kafanda hiç “Acaba her şey sadece bir gölge mi?” sorusu belirdi mi?
Mistik ve Gizemli: Doğunun Metafizik Yaklaşımı
Xia döneminden kalma bir Budist tapınağında gönüllü olarak çalıştığım bir yaz vardı. Oradaki keşişlerle sohbetlerim sırasında, doğu metafiziğinin evrensel bağlardan ve aşkınlığından ne kadar derin olduğunu fark ettim. Doğunun doğaüstü anlatıları ve sezgisel bilgeliği, batının daha sistematik ve belirli dogmalarla sınırlandığı noktada özgürleşiyor. Belki de bu yüzden, bazen hepimiz rutinlerimizden kaçıp biraz mavi göğe bakıyoruz.
Bilim ve Felsefenin Evliliği: Batının Bilime Yönelimi
Rönesans’la birlikte batı felsefesinin evrilerek bilime yönelmesi ise apayrı bir serüven. Galilei’nin teleskobu ile gökyüzünü keşfe çıkması, belki de felsefi düşüncenin bilime giden yolda nasıl bir mihenk taşı olduğunu gösteriyor. Hatırlar mısın, lise yıllarında fen öğretmenlerin “Bu sadece bir teori değil, bilimsel bir gerçek!” derdi. O an, bu farkın ne kadar kıymetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Yaşam Felsefesi: Doğu ve Batının Hayat Anlayışları
Geçenlerde bir arkadaş grubumla kahve içerken, hayattan beklentilerimizi tartışmaya başladık. Doğunun anda kalma ve yaşamı olduğu gibi kabul etme felsefesi, batının ise planlama ve kontrol arzusunu karşısında buluyor. “Yarın gelecek mi?” sorusu üzerinde çok konuştuğumuzu bilirim. Senin için hangisi daha cazip?
Evrensel Değerler ve Ahlak: Doğu ve Batının Etik Anlayışları
Bir gün İstanbul’da Kadıköy sokaklarında yürürken, bir sokak sanatçısıyla tanıştım. Bana “Ahlak her kültürde evrensel midir?” diye sordu. Bu bana Konfüçyüs ve Kant’ın etik anlayışlarını hatırlattı. Konfüçyüs’ün erdemli yaşam üzerine öğretileri, batının kategorik imperatifi ile ne kadar örtüşüyor dersin? İşte bu yüzden bazen birbirimizle konuşurken gerçekten aynı dili mi konuşuyoruz diye merak ediyorum.
Sınırları Aşan Felsefi Düşünceler
Sonuçta şunu söyleyebilirim ki; her iki bölgenin felsefi düşünceleri de kendi çapında değerli ve öğretici. Bir akşam, kafanızı kaldırıp gökyüzüne baktığınızda, belki de bu iki dünya görüşünün o engin göklerde nasıl birleştiğini hissedebilirsiniz. Olay, coğrafyanın ve kültürün ötesinde bir deneyim sunuyor. Felsefenin bu kadar geniş bir yelpazede bulunması bence harika. Peki, sen hangi tarafta kendini daha yakın hissediyorsun?
Yorum Bırakın