Çiçek Hastalığı: Geçmişten Günümüze
Çocukluğumda Duyduklarım
Çiçek hastalığı, belki de benim jenerasyonum için, masalsı hikâyelerde duyduğumuz bir canavardı. Annem, bu hastalık hakkında konuşurken hep ürkütücü detaylar verirdi. Bir zamanlar dünyanın dört bir yanında korku salan bu hastalık, artık tarih sayfalarına gömülmüş durumda. Düşünsenize, bir hastalık var ve yüz yıllar boyu insanlığı huzursuz ediyor, yetmiyor canlar alıyor. Çocukken bu hikâyeleri dinlerken, bir yandan da şükrediyordum; çünkü biz böyle bir tehlikeyle karşı karşıya değildik. Sen de böyle eski hikâyeler dinlemeyi sever misin? Olur ya, nostalji gibi bir şey bu.
Annemin Öcü: “Çiçek Çıkarmak”
Çiçek hastalığının köylerde nasıl bir korku kaynağı olduğunu annemden duyardım. Annem, köydeki yaşlılardan dinlediklerini anlatırdı. Herkesin birbirine, “Aman, çiçek çıkarmayasın!” uyarısı yaptığı günler… Annem çocukken, dedem köyde “Çiçek çıkardı!” diye bir söylenti duysa hemen çocukları eve toplar, dışarı salmazmış. Bu hastalık bulaşıcı olduğundan, köyde bir salgın gibi hızla yayılabiliyormuş. Sonraları öğrendim ki, bu hastalık dünya üzerinde de büyük salgınlara yol açmış. Neyse ki, modern tıbbın advance adımları ile artık tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.
Çiçek Aşısının Hayat Kurtaran Rolü
Çiçek hastalığıyla ilgili enteresan bir detay da var; bu, aşı sayesinde tamamen eradike edilmiş ilk hastalık. 1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü, çiçek hastalığının dünyada artık bulunmadığını duyurdu. Yaşadığımız dönemde aşılara karşı farklı görüşler olsa da, bu örnek aşıların önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Dürüst olmak gerekirse ben de ilk başta aşıların mucizevi etkisini kavrayamamıştım. Fakat tarihte çiçek aşısının insanlığa sunduğu katkı, fikrimi değiştirdi. Hastalığın kökünü kurutmakta aşılar ne kadar etkiliymiş, düşünsenize!
Unutulan Bir Tehdit: Çiçek Hastalığı
Çiçek hastalığı, artık gündelik yaşamımızın parçası değil ve belki de bu yüzden çoğumuz tehlikenin boyutlarını unutuyoruz. Oysa bir zamanlar bu hastalık, sadece Avrupa’da değil, dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bugün sokaklarda rahatça yürüyüp, sevdiklerimize sarılabiliyorsak, bu biraz da geçmişteki bilim insanlarının azmi sayesinde. Aslında bu, tarihin bize sunduğu bir ders değil mi? Unutulduğunu düşündüğümüz tehlikeler, geçmişte ne kadar büyük bir tehditmiş meğer.
Türkiye’de Çiçek Salgınları
Çiçek hastalığı, Türkiye’de de geçmişte büyük sorunlara yol açtı. Dedem, bu hastalığın köylerde nasıl hızla yayıldığını ve sıkı önlemler alınmadığında toplu kırımlara yol açtığını anlatırdı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, salgının kontrol altına alınması için çeşitli tedbirler uygulanmış. Okullarda çocuklar aşılanmış, karantinalar uygulanmış. Tarih kitaplarında okuduğum bu bilgiler, dedemin anlattıklarıyla birleşince çok daha anlamlı gelmeye başladı. Düşünmek lazım, geçmişin izleri günümüze nasıl etki ediyor dev gibi.
Unutulmayan İzler
Geçmişte çiçek hastalığına yakalananların yüzlerinde bıraktığı izler, hastalığın acı hatırasını hatırlatıyordu. Şimdi, günümüzde belki de bu yaraları taşımıyoruz ama bu hastalığın mirası hala bazı toplumlarda zihinsel izler bırakmış. Benim için en etkileyici olan, annemin “Çiçek lekesi gibisin” teşbihini bir konuda kullanmasıydı. Küçükken anlamazdım ama şimdi düşündüğümde, geçmişten ders almak gerektiğini anlıyorum. Sen de geçmiş hikayelerden ders çıkarıyor musun?
Tarihten Aldığımız Dersler
Çiçek hastalığı, bize sadece tıbbi değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel dersler de sundu. Eskiden beri var olan “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” atasözüne uygun bir şekilde, insanlık birçok şeyi hesapsızca yapabiliyor. Çiçek hastalığının eradikasyonu, planlı ve kararlı çabalarla, ortaya konulan hedeflerin nasıl gerçekleştirilebileceğine dair harika bir örnek. Günümüzde de benzer yaklaşımlar, hızlı çözüm bekleyen sorunlarda çok işimize yarayabilir. Senin de bu konuda bir fikrin var mı? Belki de bu yazıyı okurken kendi içgörülerini geliştiriyorsundur.
Yorum Bırakın