Antik çağların ve modern dünyanın buluştuğu Roma, 3 gün içerisinde keşfedilecek güzelliklerle dolu. Roma sokaklarında kaybolmanın keyfine varmak için hazırlanın!
İlk Durak: Colosseum ve Çevresi
Roma’ya ilk adım attığımda, mavi gökyüzü altında yükselen Colosseum’un büyüleyici manzarası beni karşıladı. İnan, o devasa yapının görkemi karşısında ağzım açık kaldı. Belki de sen de oraya gittiğinde hissettin aynı heyecanı. Her taşı tarih kokan bu yerde, rehberli bir tur almanı öneririm, çünkü her köşesinde farklı bir hikaye var. Biliyor musun, buradaki arenada gladyatörler dövüşürken, 50.000 kişiye kadar seyirci onları izlerdi. Bugün de turistler adeta arenayı tıklım tıklım dolduruyor.
Aşk Çeşmesi: Fontana di Trevi
Burada bir madeni para atıp dilek dilememek olmaz, değil mi? Fontana di Trevi’nin önüne geldiğimde neredeyse her köşesi insan doluydu ama bu aşk çeşmesinin büyüsünü kim yarıda bırakabilir ki? Çocukluğumdan beri ne zaman televizyon programlarında görsem burayı, hayaller kurardım. O yüzden kendime biraz kişisel zaman ayırıp, kalabalığın arasından sıyrılarak, dileğimi diledim. Senin dileğin ne olurdu?
Pantelion: Tarihin Mimari Harikası
Roma’ya gelip Pantheon’u görmeden dönmek, Galata Kulesi’ni görmeden İstanbullu oldum demek gibi olur. İlk bakışta fark ettiğim şey, binanın sadece dışının değil, özellikle iç mimarisinin ne kadar etkileyici olduğuydu. Tarihine ne kadar uygun kalıp kalmadığını sorgulamıştım kendi kendime. Pantheon’un kubbesi o kadar geniş ki, yapıldığı tarihte mühendislik harikası olarak nitelendiriliyormuş. Dürüst olmak gerekirse, bu kadarını beklemiyordum.
Sanat Galerisi: Vatikan Müzeleri
Roma’nın içinde ama Vatikan’a adım atmanın hissi bambaşka. Müze kapısından içeriye ilk girdiğimde, Michelangelo’nun sözlerini hatırladım: “Resim, ruhun sessiz yazılarıdır.” Gerçekten de her eserin, duvardaki her bir detayın bir hikayesi var. Sanatın içine dalmak ve biraz kaybolmak istiyorsanız, birkaç saatinizi burada geçirmenizi öneririm. Müzenin büyüklüğüne bakılırsa, bir gün bile yetmeyebilir ama bir başlangıç için güzel bir rota olabilir.
Trastevere: Yerel Tatlar ve Sokak Sanatçıları
Trastevere’ye geldiğimde sokaklarında kaybolmanın tam zamanı diye düşündüm. Buradaki dar sokaklarda yürüyüş yaparken, sıcacık pizzaların kokusu seni de cezbetmez mi? İtalyan mutfağının lezzetlerine dalmadan önce, bir tezgah bulup taze tiramisudan tatmanın keyfini çıkar. Günümü adeta burada bitirdim desem yeridir. Akşamları sokak sanatçılarının şovlarıyla masalsı bir atmosfer yaratıyorlar. İyi bir yemek sonrası Trastevere’de bir yürüyüş, tadına doyulmaz anılar bırakıyor.
Günün Sonunda: Piazza Novona ve Işıklar Altındaki Roma
Piazza Navona’nın geceleri, başka bir alem. Gündüzleri sanatçılar, geceye doğru yerini romantik bir atmosfere bırakıyor. İtalya’nın en iyi espresso’sunu burada içtiğimi söyleyebilirim. Peki ya sen? Seyahat ettiğin yerlerde en iyi tatları keşfetmeye çalışır mısın? Bu meydandaki kalabalık kendisini hemen hissettiriyor ama sen de göreceksin ki, bazen kalabalığın bir parçası olmak, o anın bir parçası olmak demek. Burada günün kapanışını yaparken, ışıklar altında Roma’nın güzelliğini izlemek, seyahat defterime altın harflerle yazılacak bir son oldu.
Yolculuğun Ardından Biraz Tavsiye
Roma’da 3 günü dolu dolu yaşamak için hafif bir çanta taşı, rahat ayakkabılar giy ve mutlaka bol miktarda su iç. Şehirde kaybolmayı göz önünde bulundur; bazen asıl keyif yanlış sokaklara sapınca başlıyor. Seyahat ederken unutma ki her şey bir deneyimdir. Belki de Roma, sana hiç bilmediğin yönlerini gösterecektir. Bu seyahatten dönerken kocaman bir gülümseme ve bir sürü anıyla evine dönmen dileğiyle!
en üste geri dön
Yorum Bırakın