Yavuz Sultan Selim’in Doğu Fetihleri ve Güç Dengesi
Merhaba dostlar, ben burada yıllardır tarih üzerine kafa yorup blog yazan biriyim. Hatırlıyorum, üniversite yıllarımda bir yaz tatilinde, Amasya’da eski bir kütüphanede tozlu kitaplardan Osmanlı padişahlarını karıştırırken Yavuz Sultan Selim’in hikayesine rastlamıştım. O sert bakışlı portresi, sanki “Durma, oku da gör neler yaptım” der gibiydi. Bugün sizlerle sohbet eder gibi, onun doğu fetihlerini ve bu seferlerin Osmanlı’daki güç dengesini nasıl dönüştürdüğünü anlatacağım. Hadi, çayınızı alın, rahatça yerleşin; bu yazı biraz uzun olacak ama emin olun, sıkılmayacaksınız. SEO açısından da anahtar kelimeleri doğalca serpiştireyim ki Google amca bizi sevsin – Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı, Mısır Seferi gibi.
Öncelikle, Yavuz kimdi, neden doğuya döndü yüzünü? Gerçek adı Selim, lakabı “Yavuz” yani “sert, kararlı”. 1470’te doğmuş, babası II. Bayezid’in oğlu. Tahta çıkışı bile bir macera; kardeşleriyle rekabet etmiş, Trabzon valiliğinde Safevi tehdidini yakından hissetmiş. 1512’de padişah olduğunda, Osmanlı zaten güçlüydü ama doğuda Safevi Şahı İsmail’in Şii propagandası sınırları kemiriyordu. Yavuz, “Bu iş burada bitmez” demiş olmalı içinden. Doğu siyaseti, onun için sadece fetih değil, bir varoluş meselesiydi. Sünni Osmanlı’ya karşı Şii Safeviler, adeta bir ideolojik savaş alanı yaratmıştı. Bu politika, imparatorluğun doğu sınırlarını güvenceye almakla kalmadı, aynı zamanda İslam dünyasında liderlik iddiasını güçlendirdi.
Şimdi gelelim meşhur Çaldıran Seferi’ne. 1514 yazı, Yavuz ordusunu topluyor ve doğuya yürüyor. Hedef, Şah İsmail. Neden mi? Safeviler, Anadolu’da isyanlar çıkarıyor, Şii mezhebini yayıyorlardı. Yavuz’un mektupları var, Şah’a “Gel karşıma çık” diye meydan okuyan. Hafif bir mizah katayım: Bugünün sosyal medyasında olsa, bu mektuplar viral olurdu, değil mi? “Şah İsmail, DM’den cevap ver!” gibi. Neyse, 23 Ağustos’ta Çaldıran Ovası’nda karşılaşıyorlar. Osmanlı ordusu, top ve tüfekle donanmış; Safeviler ise süvari ağırlıklı, geleneksel taktiklerle. Savaşın dönüm noktası, Osmanlı ateş gücünün üstünlüğü. Şah İsmail yaralanıyor, ordusu dağılıyor. Yavuz, Tebriz’e kadar ilerliyor, şehri alıyor ama kış yaklaşınca geri dönüyor. 1 Bu zafer, doğu Anadolu’yu Osmanlı’ya bağlıyor, Safevi tehdidini kırıyor. Ama durun, iş burada bitmiyor. Yavuz’un ordusu yorgun, lojistik zorluklar var. Hatırladığım bir anı: Bir tarih seminerinde, bir hocamız “Yavuz, strateji dehasıydı ama askerlerini fazla zorladı” demişti. Gerçekten, sefer sırasında erzak sıkıntısı çekmişler, ama disiplin sayesinde ayakta kalmışlar.
Çaldıran’ın tozu dumanı dağılmadan, Yavuz gözünü güneye dikiyor: Memlükler. Neden onlar? Memlük Sultanı Kansu Gavri, Safevilerle ittifak kurmuş, Osmanlı’ya karşı tavır almış. Üstelik, Mısır zengin bir bölge; ticaret yolları, Nil’in bereketi. 1516’da Mısır Seferi başlıyor. İlk durak, Mercidabık Savaşı. Ağustos sıcağında, Halep yakınlarında çarpışıyorlar. Yine Osmanlı topçusu devreye giriyor, Memlük süvarileri dağılıyor. Kansu Gavri savaş meydanında ölüyor – bazı kaynaklar kalp krizi diyor, kimisi yaralanma. 2 Yavuz, Şam’ı, Kudüs’ü ele geçiriyor. Sonra Ridaniye’ye geliyor sıra, 1517 Ocak. Kahire yakınlarında, Memlükler son direnişlerini gösteriyor. Bu sefer kale gibi savunmalar var, ama Yavuz’un taktiği zekice: Gece baskınıyla arkadan vuruyor. Zafer kesin, Mısır Osmanlı’ya katılıyor. Halifelik unvanı da bonus gibi geliyor; son Abbasi halifesi, unvanı Yavuz’a devrediyor. 0 Düşünün, bir padişah hem sultan hem halife oluyor. Bu, Osmanlı’nın dini otoritesini zirveye çıkarıyor.
Peki, bu fetihler güç dengesini nasıl değiştirdi? Önce doğu sınırları. Çaldıran’la Safeviler sindiriliyor, Şah İsmail bir daha Osmanlı’ya kafa tutamıyor. Doğu Anadolu’da Kürt beyleri Osmanlı’ya bağlanıyor, tampon bölge oluşuyor. 3 Mısır Seferi ise bambaşka bir boyut. Osmanlı, Arap yarımadasını, Kızıldeniz’i, Hicaz’ı kontrol ediyor. Ticaret yolları – baharat, ipek – Osmanlı eline geçiyor. Ekonomik güç artıyor, hazinede altınlar çoğalıyor. İslam dünyasında ise dengeler altüst. Memlükler ortadan kalkınca, Osmanlı tek hakim güç haline geliyor. Şii-Sünni çatışmasında Sünni blok güçleniyor, Yavuz “İslam’ın koruyucusu” sıfatını hak ediyor. 9 Avrupa’ya bakarsak, bu seferler Osmanlı’yı doğuda meşgul ediyor ama batıda rahatlama sağlıyor. II. Bayezid dönemi yumuşak politikalarından sonra, Yavuz’un sertliği imparatorluğu genişletiyor, nüfusu artırıyor, orduyu modernleştiriyor.
Ama her zaferin bir bedeli var, değil mi? Yavuz’un seferleri sırasında askerler isyan edecek kadar yorulmuş. Bir rivayet, Yavuz’un “Benimle gelmeyen dönsün” dediği. Kişisel bir nüans ekleyeyim: Benim gibi tarih meraklısı biri olarak, Yavuz’un günlüklerini okurken – tabii hayali ama – onun yalnızlığını hissettim. Sert mizacı, belki de bu büyük kararların yükünden. Mizahla karıştırayım: Eğer Yavuz bugün yaşasa, muhtemelen bir motivasyon koçu olurdu, “Hedefine odaklan, topunu hazır tut!” diye.
Güç dengesinin uzun vadeli etkilerine değineyim. Bu fetihler, Kanuni döneminin temelini atıyor. Osmanlı, üç kıtada egemen oluyor. Safevilerle barış anlaşmaları geliyor, sınırlar stabilize oluyor. Mısır’ın zenginliği, Osmanlı ekonomisini besliyor; vergiler, tarım ürünleri akıyor. Dini açıdan, halifelik Osmanlı’yı meşrulaştırıyor, hac yollarını güvenceye alıyor. Ama eleştirel bakarsak, bu genişleme iç sorunları da getiriyor. Merkezi yönetim zorlaşıyor, yerel beyler güçleniyor. Yavuz’un kısa saltanatı – sadece 8 yıl – ama etkisi yüzyıllar sürüyor.
Şimdi, biraz derinleşelim. Yavuz’un doğu fetihleri, sadece askeri zafer değil, bir jeopolitik hamle. Safevilerle çatışma, mezhep savaşlarını tetikliyor ama Osmanlı üstün çıkıyor. Mısır’ı almak, Akdeniz’de Venedik ve Portekiz’le rekabette avantaj sağlıyor. Güç dengesi derken, bunu düşünün: Önce doğuyu temizle, sonra batıya dön. Yavuz’un ölümü 1520’de, ama mirası Kanuni’ye kalıyor. Hatırladığım bir gezi: İstanbul Topkapı Sarayı’nda Yavuz’un kılıcını gördüm, o an “Bu kılıç neler görmüş” diye iç geçirdim.
Sonuç olarak, Yavuz Sultan Selim’in doğu fetihleri, Osmanlı’yı bir imparatorluktan süper güce dönüştürdü. Çaldıran ve Mısır, güç dengesini doğuda Osmanlı lehine çevirdi, İslam dünyasını birleştirdi. Bugün bile, bu hikayeler bize strateji dersi veriyor. Eğer siz de tarihle ilgileniyorsanız, bir kitap alın, okuyun – belki bir gün kahve içip sohbet ederiz.
Yavuz Sultan Selim’in en önemli özellikleri üzerine yazılan bu blog yazısını okurken kendimi tarihin derinliklerinde geziniyormuş gibi hissettim. Yavuz Sultan Selim’in Doğu Fetihleri ve Güç Dengesi konusundaki başarısı gerçekten etkileyici. Bu yazıda onun cesareti, stratejik zekası ve liderlik vasıflarını bir kez daha takdir ettim. Üniversite yıllarında tarihle ilgilenmeye başlayan biri olarak, Yavuz Sultan Selim’in hayatı ve hükümdarlığı beni her zaman büyülemiştir. Bu yazıyı okurken o döneme ait detaylara olan ilgim bir kez daha alevlendi. Tarihle ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken bir yazı olduğunu düşünüyorum. Teşekkürler bu değerli bilgileri bizimle paylaştığınız için.