Bir Pazar Sabahı Anılarda Kaybolmak
Geçen gün eski defterleri karıştırırken, üniversite yıllarına ait notlar elime geçti. Psikoloji derslerinde sıkça bahsedilen bir deney var; hani şu meşhur Milgram deneyi. O dönemde derslere yetişmek için sabahları alelacele yola çıkardım ve arkadaşlarla buluştuğumuzda çoğunlukla bu deneyden konuşurduk. İnanır mısın, o zamanlar Milgram deneyinin sadece basit bir psikoloji terimi olduğunu düşünmüştüm. Ama aslında hayatımız bu deneyin etkisi altında, ister kabul et ister etme, debelenip duruyoruz. Deneyin detaylarına inmeden önce, senin de hayatında otoriteye boyun eğme durumları oldu mu diye bir düşün istersen.
İlk Tanışma ve Şaşkınlık
Dürüst olmak gerekirse, ben de ilk başta bu deneyin nasıl bu kadar etkili olabileceğine şaşırmıştım. 1960’larda Stanley Milgram tarafından yapılan deneyde, katılımcılara bir otorite figürü karşısında ne kadar ileri gidebilecekleri soruluyor. Katılımcılar, aslında zarar görmeyen aktörlere elektrik şoku verdiklerini düşünerek emirleri yerine getiriyorlardı. İlk duyduğumda “Bu kadar da olmaz!” dediğim bu deney, bir yandan da beni derin düşüncelere itti. Belki de, her gün farkında olmadan bir otoritenin izinden gidiyoruz. Tabii ki gerçek hayatta kimseye elektrik şoku filan vermiyoruz ama yanlış olan bir şeyin parçası bile olabiliriz. İşte bu yüzden, itaat kültürünü anlamamız şart.
Günlük Hayattan Birkaç Kesit
Şimdi biraz düşünelim; ofiste patronun yanlış bir kararını gördüğünde itiraz etmeyen arkadaşımız, ya da yolda polis çevirmesine girince panikleyen o sinirli adam… Bunlar basit örnekler ama otoriteye boyun eğme eğilimimizi gösteriyor. Geçenlerde, çok enteresan bir şekilde, bir kafe sırasında bir müşteri kasiyerin yanlış verdiği paranın fazlalığını söylemek yerine sessiz kalmayı tercih etti. Sebebi belki de kasiyerin üzerindeki o otorite baskısıydı. Hayatımızın her alanında aslında bir mini-Milgram yaşıyoruz, değil mi?
Otorite ve Kültürel Yansımalar
Bizim kültürümüz, itaat konusunda biraz farklı. Türk toplumu olarak büyüklerimize çok değer veririz. “Büyüklerin sözüne itaat etmek” bir nevi altın kural. İşte bu yüzden, Milgram deneyindeki bulguları, bizim kültürel yapımızdan bağımsız düşünmek pek mümkün değil. Bir arkadaşım anlattı, ailesi iş konusunda ona çok baskı yapıyormuş ve düşündüğü mesleği değil de daha ‘güvenli’ diye tabir ettikleri bir yolu seçmesini istemişler. Bu durumda ne yapılır? Biraz da sen düşün, senin de benzer anıların var mı?
İstatistikler ve Güncel Araştırmalar
Milgram deneyinin sonuçlarını destekleyen birçok modern araştırma var. 2021 yılında yapılan bir araştırma, bireylerin %70’inin, etik olmayan bir talimat olsa bile, otorite figürüne itaat ettiğini ortaya koydu. Düşündürücü, değil mi? Teknoloji ve bilgi çağında bile, otoritenin gücünü sorgulamadan kabul ediyoruz. Sence bu bir sosyal kondisyonlama mı, yoksa kişisel bir zayıflık mı? İşte burada devreye kişisel irade ve farkındalık giriyor.
Biraz da Tavsiyeler ve Farkındalık
İtaat etmeyi seçtiğimiz konuların farkında olmak yaşadığımız çağın en büyük zorluklarından biri. Peki bunu nasıl başaracağız? Öncelikle eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmek lazım. Ne zaman ve neden itaat ettiğimizi sorgulamak, başka bir otoriteye ‘hayır’ diyebilmek bazen hayatta fark yaratabilir. Hadi, bu konuda biraz daha düşünebiliriz. Belki de en sevdiğin filmdeki karakter bile buna örnek olabilir. İtaat etmek yerine, yeni bir bakış açısıyla bir durumu ele almak, seni hem kişisel hem de profesyonel alanlarda öne çıkarabilir.
Biten Bir Hikâye ya da Süregelen Bir Süreç
Milgram deneyi aslında biten bir hikâye değil, sürekli yaşanan bir süreç. O yüzden hepimize düşen, otoriteye körü körüne boyun eğmek yerine, eleştirel bir gözle yaklaşmak. Hayat bir bakıma deneylerle dolu, biz de kendi Milgram deneyimizi her gün yaşıyoruz. Sonuçta, karşımıza çıkan her otoritenin altında yatan gerçek motivasyonu anlamak ve sorgulamak, belki de kişisel gelişimimiz için en önemli adım. Ve unutma, bazen otoriteyi sorgulamak, özgürlüğün başlangıcı olabilir. Senin bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum. Fikrini paylaşırsan seve seve dinlerim!
Geçtiğimiz günlerde rastladığım bu blog yazısı beni gerçekten etkiledi. Milgram Deneyi’nin itaat ve otorite kavramları üzerindeki etkisini okurken adeta içime işledi. Deneyin detaylarına dalarken, insan doğasının ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha fark ettim. Bir yandan insanların itaat etme eğilimleri, diğer yandan vicdanlarının sorgulamaları arasında gidip gelirken, deneyin sonuçlarına hayran kaldım. Kendimizi ne kadar tanıdığımızı düşünsek de, böyle deneylerdeki sonuçlar bizi her zaman şaşırtmayı başarıyor. Belki de bu deney, insan doğasının derinliklerine bir pencere açıyor ve bizlere düşünme fırsatı sunuyor. Eski defterleri karıştırırken, bu deneyi tekrar hatırlamak benim için gerçekten keyifli bir deneyim oldu. Bu tür deneylerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum. Kesinlikle bu konuda daha fazla okuma yapacağım.