Zaman Algımızı Değiştiren 5 Deney
Önceden Bize Sonsuz Gibi Gelen Çocukluk
Hatırlıyorum da, çocukken yaz tatilleri nasıl da uçsuz bucaksız gelirdi. Uzun bir üç ay, bitmeyecekmiş gibi gelen günler, güneşin altında geçen saatler… Sen de hatırlarsın belki o “yaz hiç bitmeyecek” hissini. Oysa şimdi her şey ne kadar hızlı geçiyor, değil mi? İşte bu hissi açıklayan bilim adamları var ve gerçekten ilgi çekici buluşlar yapmışlar. Örneğin, 1960’larda yapılan bir deneyde, yaşımız ilerledikçe zamanın daha hızlı geçtiğini hissetmemizin nedeni olarak beynimizin belirli sinyalleri algılama şeklimizin değişmesi gösterilmiş. Küçükken her deneyim yeni, her gün macera dolu ve belki de bu yüzden zaman çok daha yavaş akıyor gibi.
Acil Durumlarda Zaman Nasıl Yavaşlar?
Geçenlerde bir arkadaşımın kayak yaparken düşmesi anında, olayın gözlerinin önünden ağır çekimde geçtiğini söylediğini duymuştum. Sen de böyle bir an yaşadın mı hiç? Gerçekten o anlarda her saniye ne kadar uzunmuş gibi gelir. Bilimsel araştırmalar, insanlar acil bir durumda adrenalin seviyemizin artmasıyla zaman algımızın değiştiğini gösteriyor. 1980’lerin başında gerçekleştirilen bir deneyde, katılımcıların algıladıkları zamanla gerçek zaman arasındaki farkın çok belirgin olduğu ortaya konulmuş. Beyin, hayatta kalmayı sağlamak için her detayı daha dikkatlice işliyor ve bu da anı daha uzunmuş gibi hissettiriyor.
Dikkatin Dağılması ve Zamanın Akışı
Gerçekten de, dikkatimizin dağılması zaman algımızı oldukça etkileyebiliyor. “Bir taşla iki kuş vurmak” deriz ya, işte aynı anda birden fazla iş yapmaya çalışmak zamanın akışını hızlandırabiliyor. 1990’larda yapılan bir deneyde, dikkatini birden fazla yere vermek zorunda kalan katılımcılar için zamanın daha çabuk geçtiği bulunmuş. Günümüzün hızlı yaşam tarzında çoklu görev peşinde koşarken, kendimizi sürekli meşgul hissettiğimizden, zaman sanki kanat takmış gibi uçuyor. Bu yüzden belki de bazen yavaşlayıp, anı yaşamak lazım; kim bilir, belki de bu şekilde zamanı biraz daha “tutabiliriz”.
Meditasyon ve Zaman Algısı
Birkaç yıl önce meditasyon yapmaya başladığımda, zamanın algılanış biçimim ciddi bir şekilde değiştiğini fark ettim. Sen de denedin mi? Meditasyon, anda kalmayı ve her anın değerini hissetmeyi öğretirken, zamanın daha “geniş” hissedilmesini sağlıyor. 2000’lerde yapılan araştırmalar, düzenli meditasyon yapan kişilerin zaman algısında fark edilir bir değişiklik yaşadığını doğruluyor. Zihnimiz ne kadar dingin olursa, zaman da o kadar rahatlıyor sanki. Belki de bu yüzden meditasyon yaptığımızda saatler yerine dakikalar geçiyormuş gibi hissediyoruz.
Yaşlılık ve Geçen Zamanın Hızı
Hani derler ya, “Zaman su gibi akıyor.” Biraz yaş almaya başladıkça, zamanın gerçekten de su misali aktığını fark ediyoruz. Bilim dünyası da bu durumu araştırmış. Yaşlılık döneminde, geçmişe kıyasla daha az yeni deneyim yaşadığımız için hatırlanacak daha az olay oluyor ve zaman sanki daha hızlı geçiyor gibi hissediyoruz. 2010’ların başında bu konuda yapılan bir araştırmada, yaşlı katılımcılar gençlere göre daha hızlı geçen zaman algıladıklarını belirtmişler. Geçmişte belki her şeyin daha yeni ve taze olduğunu düşündüğümüzde, yaş almanın getirdiği bu değişiklikler de daha anlaşılır oluyor.
Travmatik Anılar ve Zamanın Durağanlığı
Bazı anılar var ki, unutulması o kadar zor ki… Geçmişte yaşadığın üzücü bir olay, seni nasıl da içinde hapseder. Hemencecik hatırlarsın o anı, en ufak bir tetikleyiciyle bile. İşte bu yüzden bazı anılar zamanın durmuş gibi hissettirebilir. 1990’larda travmatik olayların etkilerini inceleyen bilim insanları, bu tür anıların daha uzun süre hatırlanmasının ve daha belirgin hissedilmesinin nedenlerini araştırmış. Beynimiz belki de bu anıları daha canlı tutarak bizi korumaya çalışıyor, kim bilir? Senin de hafızanda zorlayıcı anılar varsa, belki bu yüzden zaman zaman onları tekrar yaşıyor gibi hissediyorsundur.
Gelecek ve Zaman Algımız
Hepimiz geleceği düşünüyoruz, değil mi? Bir plan yaparken veya hayal kurarken, gelecek daima daha uzun ve belirsiz gelir. Fakat gelecekle ilgili planlar yaptığımızda genellikle zamanın nasıl geçtiğini pek fark etmeyiz. Yapılan bazı araştırmalar, geleceğe odaklanmanın, umut ve heyecan duygularını artırdığı ve bu sebeple zamanın daha hızlı geçtiği hissine kapılmamıza neden olduğunu öne sürüyor. Geleceği düşünmek keyifli olabilir, ama şimdiyi de yaşamayı unutmayalım, değil mi?
Her zaman zamana dair olan algımızın, zamanla değiştiğini düşünürdüm ancak bu blog yazısını okuduktan sonra bu değişimin gerçekten somut deneylerle de kanıtlandığını görmek beni oldukça şaşırttı. Özellikle çocukluk dönemindeki zaman algısının nasıl da farklı olduğunu hatırlamak beni duygulandırdı. Yaz tatillerinin bitmek bilmeyen uzunluğunu düşünmek bile insanı nostaljik bir hale getiriyor. Zamanın kişisel deneyimlerimiz ve duygularımız üzerindeki etkisini görmek, aslında zamanın nasıl da göreceli bir kavram olduğunu anlamamızı sağlıyor. Bu deneylerle zamana dair olan bakış açımızın nasıl da değişebileceğini fark etmek, insan psikolojisi üzerinde düşünmeme sebep oldu. Blog yazısında bahsedilen 5 deneyi deneyimlemek isterdim, belki de kendi zaman algımı daha iyi anlayabilirdim. Kesinlikle bu konuda daha fazla araştırma yapmayı düşünüyorum.